19411 senesinde Tunus’un güneybatısında bir köyde, çiftçilik yapan Berberi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 18 yaşında el-Zeytun’a dini eğitim almaya gönderildi. Daha sonra eğitim hayatını Mısır ve Suriye’de sürdürdü.
1970’li yıllarda ülkesine dönen Gannuşi, Nahda Hareketi’ni başlatmıştır. Kendisini ‘Müslüman demokrat’ olarak tanımlayan Gannuşi’nin siyasi düşüncesinin temelinde, devlet otoritesi karşısında halkın güvenliğini sağlamak vardır.
1980 yılında Londra’ya sürgün edilen Gannuşi, 2011 yılında, Tunus’un 23 yıllık Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin bin Ali’ye karşı başlatılan Yasemin Devrimi’nin ardından Tunus’a dönerek aktif siyasete başlamış ve Nahda Hareketi’nin genel başkanlığına seçilmiştir.
Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali’nin ülke dışına kaçmasıyla sonuçlanan devrimin ardından Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Gannuşi, ülkede “barışın tesisi” adına yarıştan çekilmiş ve Cumhurbaşkanlığı’nı Tunus’taki laik bloku toplayan ve temsil eden El Bacı Kaid el Sebsi’ye bırakmıştır.
Bugün Tunus’taki en önemli İslâmi hareket, başlangıçta “İslâmi Yöneliş Hareketi” olarak ortaya çıkan Nahda (Diriliş) Hareketi’dir. İslâmi Yöneliş Hareketi, 1969’da Raşid el-Gannuşi’yle Abdulfettah Moro’nun öncülüğünde kurulmuştur. Tunus yönetimi ilk kuruluş yıllarında İslâmi Yöneliş Hareketi’yle bir çatışmaya girmedi. Ancak güçlenmeye başladığını görünce bu harekete karşı şiddetli bir baskıya başvurdu.

1981’de İslâmi Yöneliş Hareketi’nin legal teşkilatlanma hakkı almak üzere İçişleri Bakanlığı’na başvurması üzerine hareketin ileri gelenlerinden 106 kişi tutuklandı.

İslâmi Yöneliş’in ileri gelenleri de yönetimle uyum ve uzlaşma içinde çalışabilmek için hareketlerinin adını Nahda (Diriliş) olarak değiştirdiler. Ancak çok geçmeden yönetim Nahda’ya karşı şiddet uygulamalarına başvurdu. Lider Raşid el-Gannuşi başta olmak üzere hareketin ileri gelenlerinin çoğunu vatanlarını terk etmeye zorladı.

Tunus Nahda Hareketi’nin lideri Raşid el-Gannuşi, partisinin 2012’den beri yapılan ilk kongresinin açılışında laiklik ve özgürlük vurgusu yaptı:

“Dini siyasi mücadelelerden uzak tutmak istiyoruz. Tarafsızlık çağrısında bulunuyoruz. Modern bir devlet, ideolojiler, büyük sloganlar ve siyasi kavgalarla değil, uygulanabilir programlarla işler.
Devletin gücü, baskı ve özgürlüklerin reddi anlamına gelmediği gibi; özgürlük de kaos anlamına gelmez.”

Kongreden önce de Fransız Le Monde gazetesine konuşan Gannuşi, Arap Baharı sonrası Tunus’ta siyasal İslam’a yer kalmadığını ifade etti:

“Tunus şu an bir demokrasidir. 2014 Anayasası seküler ve dini aşırıcılığa limit koydu. Siyasal İslam’ı bırakıp, demokratik İslam’a geçiyoruz. Siyasal İslam’ı temsil ettiğimizi iddia etmeyi bırakıp, Müslüman demokratlar olduğumuzu söylüyoruz !”